Merhaba. Birçoğumuz şehirlerdeki düşük irtifada yaşıyoruz. Bu nedenle dağlara çıktığımızda irtifanın sebep olduğu birtakım problemler yaşıyoruz. Esasen yüksek irtifadan kasıt 5000mt ve üzeridir. 8000mt ve uzeri ise death zone yani ölüm bölgesi olarak adlandırılir ve insan fizyolojisinin sınırlarını zorlayan bölgedir. Ülkemizde 5000mt ve uzerine sadece ağrı dağının zirvesinde ulaşabiliyoruz ancak yine de 3800mt ve uzeri dağlar ülkemizde bulunduğu icin birkaç kelam edebiliriz.
Öncelikle yükse irtifada ilk meydana gelen değişiklik oksijen azlığıdır. Havadaki oksijen oranı (genellikle %20-21) yükseklere çıkıldıkça kabaca ayni kalır ancak hava yoğunluğu azaldığını icin oksijenin mutlak miktarı azalır. Bu da doku hipoksisine neden olur. Doku hipoksisinin vücutta meydana getirdiği bircok değişiklik vardır. Bunlardan ilki efor kapasitesinin düşmesi, halsizlik ve yorgunluktur (ingilizcedeki fatigue kelimesi). Bir diğer sonucu ise üşümektir. Hipoksi çoğu kez periferik vazokonstruksiyonla el ve ayaklarda daha çok üşümeye neden olur. Baş dönmesi ve sersemlik hali tansiyon düşüklüğü ve nöronal oksijen sunumundaki yetersizligin bir sonucudur, algılamada bozulma (dissines) bir diger semptomdur. Nitekim hipoksik kişiler çevreyi algılamada gecikmekte ve kendilerine verilen emirleri geç yerine getirmektedir. Kanda oksijen doygunluğu düşük irtifalarda çoğu kez düşmez ancak asıl değişiklik parsiyel oksijen basıncında (kandaki çözünmüş oksijen) meydana gelir.
Tüm bunlar metabolik asidoza neden olur bunu kompanse etmek icin takipne (hızlı nefes alıp verme) ile beraber respiratuvar alkaloz da meydana gelir. Bu süreç fizyolojiktir ve her insanın yaşına, cinsiyetine, kronik hastalıklarına, kullandığı ilaçlara göre belirli bir zaman alır. Bu zamanı kısaltmaya çalışmak fizyolojik değişiklikleri patolojik hale getirir böylece akut dağ hastalığının mekanizma pimi çekilmiş olur.
Ülkemizde kandaki alkalozu dengelemek icin asetazolamid etken maddeli ilaçlar bulunmaktır ki bu ilaçlar akut dağ hastalığı icin yurtdışında da dağcılar tarafından kullanılmaktadır.
Respiratuvar alkalozun bir sonucu da kanda iyonize kalsiyumun düşmesidir. Total kalsiyum genellikle değişmez. Kanda iyonize kalsiyum düştüğü zaman el,ayak, kol ve bacaklarda ağrılı kramplara sebep olabilir. İrtifa kazandıkça kasların güçsüzleşmesinin, halsiz ve bitkin hissetmenin bir sebebi de kalsiyum düşmesidir. Kalsiyum düşünüklüğü beraberinde hipomagnezemiyi de getirir. Magnezyum kalsiyumun hücre icine girişinde önemli rol oynayan bir elektrolittir. Yine ülkemizde kalsiyum karbonat içeren tabletler veya magnezyum sülfat içeren ilaçlar bu elektrolitlerin eksikliklerinde kullanılmaktadır.
Yine ciddi eforla beraber terleme sonucu vücut ut sodyum kaybeder(hiponatremi) Sürekli elektrolitten fakir kar suyu icmek de hiponatremiyi derinlestirir. Hiponatreminin başlıca semptomları iştahsızlık, bulantı, halsizliktir. Yurtdisinda dağcılar icin geliştirilen icinde sodyum potasyum kalsiyum bulunan elektrolit sakızları mevcuttur.
İrtifada bu ilaçları kullanmak belirttiğim semptomlara gercekten iyi gelmektedir ancak bircogu reçeteye tabidir. Yurtdışında dağcılar tarafından sıkça kullanılan bu ilaçlar ülkemizdeki dağcılar tarafından pek bilinmemektedir.
Doku hipoksisi ve metabolik asidoz soğuk ile birleştiğinde tromboz (kan pıhtılaşması) gibi ciddi sorunlara da davetiye cikarir ancak bu gibi komplikasyonlar genellikle 5000mt ve uzeri irtifada, altta yatan metabolik genetik faktörleri olan, fazla hereket etmeyen kisilerde görülmektedir. Dağcılıkta ise çoğu kez aktif hareket halinde olunduğu ve ülkemizde cok yuksek irtifalar bulunmadığı icin nadir görülmektedir.
Çığ haricinde yüksek irtifadaki dağcı ölümlerinin birçoğu metabolik komplikasyonlar nedeniyle olmaktadır.
Özellikle asit baz ve elektrolit bozukluklarına çok kısa ve üstünkörü değinmeye çalıştığım. İleriki zamanlarda yüksek irtifadaki akciğer ve dolaşım Hastalıkları, uyku bozuklukları, beyin ödemi, ve beslenme ile ilgili daha uzun ve detaylı yazılar yazmayı planlıyorum
Bu yazı kaynaksız yazılmış olup hiçbir medikal tavsiye ve sorumluluk içermez.
Öncelikle yükse irtifada ilk meydana gelen değişiklik oksijen azlığıdır. Havadaki oksijen oranı (genellikle %20-21) yükseklere çıkıldıkça kabaca ayni kalır ancak hava yoğunluğu azaldığını icin oksijenin mutlak miktarı azalır. Bu da doku hipoksisine neden olur. Doku hipoksisinin vücutta meydana getirdiği bircok değişiklik vardır. Bunlardan ilki efor kapasitesinin düşmesi, halsizlik ve yorgunluktur (ingilizcedeki fatigue kelimesi). Bir diğer sonucu ise üşümektir. Hipoksi çoğu kez periferik vazokonstruksiyonla el ve ayaklarda daha çok üşümeye neden olur. Baş dönmesi ve sersemlik hali tansiyon düşüklüğü ve nöronal oksijen sunumundaki yetersizligin bir sonucudur, algılamada bozulma (dissines) bir diger semptomdur. Nitekim hipoksik kişiler çevreyi algılamada gecikmekte ve kendilerine verilen emirleri geç yerine getirmektedir. Kanda oksijen doygunluğu düşük irtifalarda çoğu kez düşmez ancak asıl değişiklik parsiyel oksijen basıncında (kandaki çözünmüş oksijen) meydana gelir.
Tüm bunlar metabolik asidoza neden olur bunu kompanse etmek icin takipne (hızlı nefes alıp verme) ile beraber respiratuvar alkaloz da meydana gelir. Bu süreç fizyolojiktir ve her insanın yaşına, cinsiyetine, kronik hastalıklarına, kullandığı ilaçlara göre belirli bir zaman alır. Bu zamanı kısaltmaya çalışmak fizyolojik değişiklikleri patolojik hale getirir böylece akut dağ hastalığının mekanizma pimi çekilmiş olur.
Ülkemizde kandaki alkalozu dengelemek icin asetazolamid etken maddeli ilaçlar bulunmaktır ki bu ilaçlar akut dağ hastalığı icin yurtdışında da dağcılar tarafından kullanılmaktadır.
Respiratuvar alkalozun bir sonucu da kanda iyonize kalsiyumun düşmesidir. Total kalsiyum genellikle değişmez. Kanda iyonize kalsiyum düştüğü zaman el,ayak, kol ve bacaklarda ağrılı kramplara sebep olabilir. İrtifa kazandıkça kasların güçsüzleşmesinin, halsiz ve bitkin hissetmenin bir sebebi de kalsiyum düşmesidir. Kalsiyum düşünüklüğü beraberinde hipomagnezemiyi de getirir. Magnezyum kalsiyumun hücre icine girişinde önemli rol oynayan bir elektrolittir. Yine ülkemizde kalsiyum karbonat içeren tabletler veya magnezyum sülfat içeren ilaçlar bu elektrolitlerin eksikliklerinde kullanılmaktadır.
Yine ciddi eforla beraber terleme sonucu vücut ut sodyum kaybeder(hiponatremi) Sürekli elektrolitten fakir kar suyu icmek de hiponatremiyi derinlestirir. Hiponatreminin başlıca semptomları iştahsızlık, bulantı, halsizliktir. Yurtdisinda dağcılar icin geliştirilen icinde sodyum potasyum kalsiyum bulunan elektrolit sakızları mevcuttur.
İrtifada bu ilaçları kullanmak belirttiğim semptomlara gercekten iyi gelmektedir ancak bircogu reçeteye tabidir. Yurtdışında dağcılar tarafından sıkça kullanılan bu ilaçlar ülkemizdeki dağcılar tarafından pek bilinmemektedir.
Doku hipoksisi ve metabolik asidoz soğuk ile birleştiğinde tromboz (kan pıhtılaşması) gibi ciddi sorunlara da davetiye cikarir ancak bu gibi komplikasyonlar genellikle 5000mt ve uzeri irtifada, altta yatan metabolik genetik faktörleri olan, fazla hereket etmeyen kisilerde görülmektedir. Dağcılıkta ise çoğu kez aktif hareket halinde olunduğu ve ülkemizde cok yuksek irtifalar bulunmadığı icin nadir görülmektedir.
Çığ haricinde yüksek irtifadaki dağcı ölümlerinin birçoğu metabolik komplikasyonlar nedeniyle olmaktadır.
Özellikle asit baz ve elektrolit bozukluklarına çok kısa ve üstünkörü değinmeye çalıştığım. İleriki zamanlarda yüksek irtifadaki akciğer ve dolaşım Hastalıkları, uyku bozuklukları, beyin ödemi, ve beslenme ile ilgili daha uzun ve detaylı yazılar yazmayı planlıyorum
Bu yazı kaynaksız yazılmış olup hiçbir medikal tavsiye ve sorumluluk içermez.