Siyah Aladağlar Bisiklet Turu

Siyah Aladağlar masifi Aladağların daha kuzeyinde yer alan ve daha yaşlı bir jeolojik özelliklere olup, hepimizin bildiği sarp yamaçları ile dağcılık ve birçok doğa sporlarına ev sahipliği yapan daha genç bir jeolojik yapıya sahip Beyaz Aladağların aksine az bilinen bir coğrafya. Görece daha yumuşak zirve hatlarına sahip bu bölgenin rakımı 2500 metrelerde başlayan, 3000m üzeri birçok zirveye sahip bir coğrafya aynı zamanda.
Siyah Aladağlar bölgesini ilk keşifim aslında Google Earth dan aladağlarda rota araştırması yaparken oldu. Bildiğimiz aladağlar coğrafyasında çokça faaliyet ve rota bilgisi mevcut. Uydu görsellerinden daha kuzeydeki yukseltiler ilgimi çekti ve oradaki rakımın da genellikle 3000 m olması ve üzeri birçok zirve gözüme çarptı. Buralardaki yol hattı uydu fotoğraflarından belirgin bir şekilde duruyordu ve birde ne göreyim Rus ve Ukraynalı bisikletçiler buradan geçmişler. Hemen görsellerdeki bisikletçilerin isimlerinden ve bölgenin yerel lok asyön isimlerinden araştırmaya başladım. Rusya ve Ukrayna bisiklet forum sitelerinde buralara dair birçok rota ve görsel buldum. Bölgeye olan heyecan ve merakım iyice arttı. Ancak uzun bir süre ne eşlik edecek kimse ne de fırsat bulabildim. Aladağlarda tesadüfen tanıştığım bir arkadaşıma bu fikri sundum, çıkardığım rota bilgisini sundum o da hiç tereddüt etmeden kabul etti. Eylülün son haftasına planı kararlaştırıp Kayseri’de buluştuk.

1. Gün Kayseri Otogar - Sultansazlığı
Kayseri otogardan çıkıp Ovaciftligi Sultansazligina kadar nerdeyse dümdüz bir yol ile tura tempolu başladık. Sultansazliginda kalma fikrinden dolayı Yahyalı’ya kadar devam etmek etmeyip günü burada sonlandırmak istedik ancak hata oldu diyebilirim. Köyün camisinin bahçesinde çadırları kurmak için izin aldık ve asıl sürpriz akşam olunca çıktı. Hiç görmediğim kadar sivrisinek mevcut sazlıktan dolayı. Geceyi burada köylü gençlerin misafirperverliği ile geçirdikten sonra dinlenmeye geçtik.


2. Gün
Sultansazlıgından sabah yaklaşık 20 km düz bir yol ile erkenden Yahyalı’ya ulaştık. Burada bir arkadaşı ziyaret edip alışverişinizi yaptıktan sonra Derebağ şelalesine doğru yol aldık. Bugün bol tırmanışlı yorucu bir gün olacaktı. Derebağ’dan kirazlı mahallesine ulaştıktan sonra İt Kayasına çıkan toprak yola ilerlerken herkes oraya çıkamayacaksınız diye uyarılarda bulundu. Tabi zor olacağı hissine orda kapılmadık değil. Buradan it kayasına kadar çoğu yerde bisikleti ittirmekle geçtik. Yol bazı yerlerde inanılmaz dik ve yer yer bozuk. İt kayasına kadar iki yerde su kaynağı mevcut. Yorucu tırmanışın sonunda İt Kayası denilen yere ulaştık. Burada hemen aşağısı uçurum olan bir kayanın üzerinde bir dağ evi var. Bölge halkı piknik için vs geliyormuş. Bu geceyi burada geçirmeyi planladık ancak normalde su mevcut olduğunu biliyorduk ancak su yoktu. Yanımızdaki su ile idare ettik. Biraz ilerde(1 km) bir çoban çeşmesinde su mevcut ancak.
Gün batımında uçurumun kenarında bir dağ evinde eşsiz manzaralar ile günü kapattık.

3. Gün
Bugün 4km ilerideki bir diğer yayla olan Alimpınar yaylasına gelip dinlenme günü olarak belirledik. Burada bulduğumuz imkanlar bizi oldukça sevindirdi. Dağ evi ve güneş enerjisinden sıcak su ile elektrik vardı.

4. Gün
Bugün yine yolumuz biraz daha uzun yaklaşık 40 km. Size az gibi gelebilir belki ama bu rakam ancak 3100 metreye ye tırmanıp ve 3000m rakımda yol almak ve sürekli inişli çıkışlı bir coğrafyada insan fizyolojisi alt üst oluyor. Alimpınar yaylasında sonra ilk önce Aralık yayla çıkıyor karşımıza, çobanın davetiyle doyurucu bir kahvaltı yapıyoruz. Buradan hedefimiz Alagöl’e ulaşmak ve oradan madene giden geçide ulaşmak. Tam geçide çıkarken buraları gezmeye gelmiş bir binek tipi aracı görünce şaşırıyoruz. Yahyalı’dan gelmişler ve misafirlerine buraları gezdiriyorlar. Bizim perişan halimizi görüp acıktığımızı anlamış olacaklar ki 2 tane tahinli çöreği bize ikram ediyorlar. Dağın başında 3100m de tahinli çörek ile enerjiye duyuyoruz. Geçitten iniş yolu zikzaklar ile muhteşem görünüyordu. Geçitten tekrar 3000mt ye alçalır ilerliyoruz. Yol boyunca inişli çıkışlı görece daha kolay ve sol tarafta maden ocakları var. Buradan ikinci geçit noktası olan 3150 m Kar Gediği geçidine ilerliyoruz. Bu geçit noktasından güneye maden boğazına bir yol da ayrılıyor.
Kar Gediği geçidinde ayrıca bir maden ocağı da var. Geçitten inip hızlıca Gök Göl mevkiine alçalıyoruz, göl mevsimden dolayı kurumuş haldeydi. Devam edip Gökoluk yaylaya iniyoruz, yine burada cami ve dağ evi mevcut.

5. Gün

Gökoluk yayladan bir süre daha alçalıp tekrar doğuya yönelerek Keven alanı yaylası mevkiine tırmanmaya başlıyoruz. Oldukça dik bir eğim var diyebilirim. Kesen alanından sonra bu inişli çıkışlı tam bir toros coğrafyası niteliğini taşıyan Gücuksu yaylası mevkiine ilerliyoruz. Sezondan dolayı buralarda sadece tek bir konar göçer görüyoruz. Planımız buradan Hacer Ormanlarının girişi olan Ulupınar köyüne ulaşmak. Yolda birtakım talihsizlikler den dolayı akşam üzeri köye ulaşıyoruz. Alışverişi koy bakkalında yaptıktan sonra köyün çıkışında bulunan ve ormanın hemen içinde olan mezarlıkta konaklamaya karar veriyoruz. Kaçıncı gün hala çadır kullanmadığımız ve boşu boşuna taşıdığımız için hayıflanıyoruz. Mezarlık ta su ve lavabo mevcut ve manzarası da oldukça harika. Ağaçların ve dağ siluetlerinin içinde bir görsel şölen ile görebileceğiniz en güzel mezarlık diyebilirim.

6. Gün
Sabah erken saatlerde Hacer ormanlarında bulunan Sogukpınar mevkiine doğru yola çıkıyoruz. Yaklaşık 10 km tırmanıştan sonra Sogukpınara ahşap dağ evine varmış oluyoruz. Hemen ardından yağan yağmur ile sisler içinde kalan orman ve sağ ve solumuzda bulunan devasa kaya duvarlarının sunduğu görsel şölen ile kalıyoruz.



7. Gün
Sogukpınarın güzel havasına ve manzarasına bir gün daha ayırıp dinleme günü olarak belirliyoruz bugünü. Yaklaşık birkaç saat ilerideki Hacer Boğazında bulunan taş sığınma evine yürüyüş ile günü değerlendiriyoruz.

8. Gün
Planımız bugün Sogukpinardan ayrılıp Kapuzbaşı Şelalerine oradan da tekrar Yahyalı’ya ulaşmaktı. Sogukpinardan şelalere yaklaşık 20 km hızlıca inerek varıyoruz, burada kısa bir mola sonrası tekrar yola koyuluyoruz. Yahyalı’ya kadar yer yer ciddi yokuşların olduğu bir yol burası. Biz birkaç talihsizlikler sonucu yolda biraz oyalandığımız için Yahyalı’ya yaklaşık 20 km kala havasında kararmasıyla bir minibüse otostop çekerek sıkıcı asfalt yolun bir kısmını böyle geçiyoruz. Yahyalı’ya vardığımızda tesadüfen birisi bize bir evin verandasında kalmamızı teklif edince geri çevirmedik. Tutumları serip geceyi burada geçiriyoruz. Hala çadır kullanmadık

9. Gün
Yahyalı’dan çıkıp Kayseri’ye geri dönüş yoluna geçerken Yeşilhisar beldesi yakınlarında Soğanlı Ören yerine uğrama kararı alıyoruz . Burada tura biraz da tarihi bir dokunuş katmış olduk. Ören yerinde bir işletmede kamp ücretine uçuk bir para isteyince bizde yine alışık olduğumuz üzere bir sundurma görünce orada kalma fikri doğuyor. Tutumları serip güzel havanın tadını çıkartarak orada konaklıyoruz.

10. Gün
Ören yerinde evsizlere benzeyen halimizi kimseler görmeden ve sabahın serinliğinden istifade ederek yola çıkıyoruz. Kayseri’de bir arkadaşımda kalmak için sözleşerek şehir merkezine doğru yol alıp turu burada insanlıktan çıkmış bir vaziyette bitiriyoruz.

Turun yalnızca Yahyalı'dan, Hacer Ormanlarına kadar olan dağ etabının wikiloc kaydını aldım : https://tr.wikiloc.com/bisiklet-turu-rotalari/siyah-aladaglar-transi-tour-of-aladaglar-57836328
 
Siyah Aladağlar bölgesini ilk keşifim aslında google earth'den aladağlarda rota araştırması yaparken oldu. Bildiğimiz aladağlarda çokça faaliyet ve rota bilgisi mevcuttu ancak daha kuzeydeki dağlık bölge ile nerdeyse hiç bir sportif faaliyete denk gelmemiştim. Kuzeydeki yükseltiler de hiç azımsanmayacak rakımda ve genellikle 3000 m üzeri birçok zirve gözüme çarptı. Buralardaki yol hattı uydu fotoğraflarından belirgin bir şekilde duruyordu, heyecanla yollara ve google earth’a yüklenmiş fotoğraflara bakarken birde ne göreyim Rus ve Ukraynali bisikletciler buradan geçmişler! Hemen görsellereki bisikletcilerin isimlerinden ve bölgenin yerel lokasyon isimlerinden araştırmaya başladım. Rusya ve Ukrayna bisiklet forum sitelerinde buralara dair birçok rota ve görsel buldum. Bölgeye olan heyecan ve merakım iyice arttı. Ancak uzun bir süre ne eşlik edecek kimse ne de fırsat bulabildim.
Nihayet Temmuz 2020 de Aladağlarda tesadüfen tanıştığım bir arkadaşıma bu fikri sundum, çıkardığım rota bilgisini sundum o da hiç tereddüt etmeden kabul etti. Eylülün son haftasında planı netleştirip Kayseri’de buluştuk.

1. Gün Kayseri Otogar - Sultansazlığı
Kayseri otogardan çıkıp Ovaciftliği Sultansazlığına kadar nerdeyse dümdüz bir yol ile tura tempolu başladık. Sultansazlığında kalma fikrinden dolayı Yahyalı’ya kadar devam etmek istemeyip günü burada sonlandırmak istedik ancak hata oldu diyebilirim. Köyün camisinin bahçesinde çadırları kurmak için izin aldık ve asıl sürpriz akşam olunca çıktı. Hiç görmediğim kadar sivrisinek mevcut sazlıktan dolayı. Geceyi burada köydeki gençlerin misafirperverliği ile geçirdikten sonra dinlenmeye geçtik.
2. Gün
Sultansazlıgından sabah yaklaşık 20 km düz bir yol ile erkenden Yahyalı’ya ulaştık. Burada bir arkadaşı ziyaret edip alışverişinizi yaptıktan sonra Derebağ şelalesine doğru yol aldık. Bugün bol tırmanışıli yorucu bir gün olacaktı. Derebağdan İt Kayasina çıkan toprak yola ilerlerken herkes oraya çıkamazsınız diye uyarılarda bulundu. Tabi zor olacağı hissine orda kapılmadık değil. Buradan it kayasına kadar çoğu yerde bisikleti ittirmekle geçtik. Yol bazı yerlerde inanılmaz dik ve yer yer bozuk. İt kayasına kadar iki yerde su kaynağı mevcut. Yorucu tırmanışın sonunda İt Kayasi denilen yere ulaştık. Burada hemen aşağısı uçurum olan bir kayanın üzerinde bir dağ evi var. Bölge halkı piknik için vs. geliyormuş. Bu geceyi burada geçirmeyi planladık. Normalde su mevcut olduğunu biliyorduk ancak su yoktu. Yanımızdaki su ile idare ettik. Biraz ilerde( 1 km) bi çoban çeşmesinde su mevcut ancak.
Gün batımında uçurumun kenarında bi dağ evinde eşsiz manzaralar ile günü kapattık.

3. Gün
Bugün 4km ilerideki bir diğer yayla olan Alimpınar yaylasına geçip dinlenme günü olarak belirledik. Burada bulduğumuz imkanlar bizi oldukça sevindirdi. Dağ evi ve güneş enerjisinden sıcak su ile elektrik vardı.

4. Gün
Bugün yine yolumuz biraz daha uzun yaklaşık 40 km. Size az gibi gelebilir belki ama bu rakam ancak 3100 mt ye tırmanıp ve 3000m rakımda yol almak ve sürekli inişli çıkışlı bir coğrafyada insan fizyolojisi alt üst oluyor. Alimpinar yaylasında sonra ilk önce Arpalık yayla çıkıyor karşımıza, çobanın davetiyle doyurucu bir kahvaltı yapıyoruz. Buradan hedefimiz Alagöl’e ulaşmak ve oradan madene giden geçide ulaşmak. Tam geçide çıkarken buraları gezmeye gelmiş bir binek tipi aracı görünce şaşırıyoruz. Yahyalı’dan gelmişler ve misafirlerine buraları gezdiriyorlar. Bizim perişan halimizi görüp acıktığımızı anlamış olacaklar ki 2 tane tahinli çöreği bize ikram ettiler. Dağın başında 3100m de tahinli çörek ile enerjiye duyuyoruz. Geçitten iniş yolu zikzaklar ile muhteşem görünüyordu. Geçitten tekrar 3000mt ye alçalıp ilerliyoruz. Yol boyunca inişli çıkışlı görece daha kolay. Buradan ikinci geçit noktası olan 3150 m kar gediği geçidine ilerliyoruz. Bu geçit noktasından güneye maden boğazına bir yol da ayrılıyor.
Kar gediği geçidinde ayrıca bir maden ocağı da var. Geçitten inip hızlıca Gök Göl mevkiine alçılıyoruz, göl mevsimden dolayı kurumuş haldeydi. Devam edip Gökoluk yaylaya iniyoruz, yine burada cami ve dağ evi mevcut.

5. Gün

Gökoluk yayladan biraz daha alçalıp tekrar doğuya yönelerek Keven alanı yaylası mevkiine tırmanmaya başlıyoruz. Oldukça dik bir eğim var diyebilirim. Keven alanından sonra bu inişli çıkışlı tam bir toros coğrafyası niteliğini taşıyan Gücuksu yaylası mevkiine ilerliyoruz. Sezondan dolayı buralarda sadece tek bir konar göçer görüyoruz. Planımız buradan Hacer Ormanlarının girişi olan Ulupinar köyüne ulaşmak. Yolda bir takım talihsizlikler den dolayı akşam üzeri köye ulaşıyoruz. Alışverişi köy bakkalında yaptıktan sonra köyün çıkışında bulunan ve ormanın hemen içinde olan mezarlıkta konaklamaya karar veriyoruz. Kaçıncı gün hala cadir kullanmadığımız ve boşu boşuna taşıdığımız için hayiflaniyoruz. Mezarlık ta su ve lavabo mevcut ve manzarası da oldukça harika. Ağaçların ve dağ siluetlerinin içinde bir görsel şölen ile görebileceğiniz en güzel mezarlık diyebilirim.

6. Gün
Sabah erken saatlerde Hacer ormanlarında bulunan Soğukpınar mevkiine doğru yola çıkıyoruz. Yaklaşık 10 km tırmanıştan sonra Soğukpınara ahşap dağ evine varmış oluyoruz. Bizim gelmemizin hemen ardından yağan yağmur ile sisler içinde kalan orman ve sağ ve solumuzda bulunan devasa kaya duvarlarının sunduğu görsel şölen ile kalıyoruz.

7. Gün
Soğukpınarın güzel havasına ve manzarasına bir gün daha ayırıp dinleme günü olarak belirliyoruz bu günü. Yaklaşık bir kaç saat ilerideki Hacer Boğazında bulunan taş sığınma evine yürüyüş ile günü değerlendiriyoruz.

8. Gün
Planımız bugun Sogukpınardan ayrılıp Kapuzbaşı selalerine oradan da tekrar Yahyalı’ya ulaşmaktı. Sogukpinardan selalere yaklaşık 20 km hızlıca inerek varıyoruz, burada kısa bir mola sonrası tekrar yola koyuluyoruz. Yahyalı’ya kadar yer yer ciddi yokuşların olduğu bir yol burası. Biz birkaç talihsizlikler sonucu yolda biraz oyalandığımız için ve havasında kararmasıyla bir minibüse otostop çekerek sıkıcı asfalt yolun bir kısmını böyle geçiyoruz. Yahyalı’ya vardığımızda tesadüfen birisi bize bir evin verandasında kalmamızı teklif edince geri çevirmedik ve tulumları serip geceyi burada geçiriyoruz. Hala cadir kullanmadık

9. Gün
Yahyalı’dan çıkıp Kayseri’ye geri dönüş yoluna geçerken Yeşilhisar beldesi yakınlarında Soğanli Ören yerine uğrama kararı alıyoruz . Burada tura biraz da tarihi bir dokunuş katmış olduk. Burasi yapı olarak peribacalarini andıran birçok tarihi yapı ve Soğanli vadisinin devamında adeta 127 saat filmini andıran bir kanyon var.
Ören yerinde bir işletmede kamp ücretine uçuk bir para isteyince bizde yine alışık olduğumuz üzere bir sundurma görünce orada kalma fikri doğuyor. Tulumlarımızı serip güzel havanın tadını çıkartarak orada yatıyoruz.

10. Gün
Ören yerinde evsizlere benzeyen halimizi kimseler görmeden ve sabahın serinliğinden istifade etmek için erkenden yola çıkıyoruz. Buradan Kayseriye ulaşarak tekrar, turu insanlıktan çıkmış bir vaziyette sonlandırmış olduk.

Rota iz kaydı ve 3D animasyon linkleri ;


 

Ekli dosyalar

  • FB_IMG_1628251104539.jpg
    FB_IMG_1628251104539.jpg
    89.5 KB · Görüntüleme: 9
  • FB_IMG_1628251099262.jpg
    FB_IMG_1628251099262.jpg
    141.6 KB · Görüntüleme: 9
  • FB_IMG_1628251072679.jpg
    FB_IMG_1628251072679.jpg
    136.1 KB · Görüntüleme: 9
  • FB_IMG_1628251038289.jpg
    FB_IMG_1628251038289.jpg
    142.3 KB · Görüntüleme: 9
  • FB_IMG_1628251034720.jpg
    FB_IMG_1628251034720.jpg
    125.5 KB · Görüntüleme: 11
  • IMG_20210514_211234_089.jpg
    IMG_20210514_211234_089.jpg
    101 KB · Görüntüleme: 11
  • 20200923_180657.jpg
    6.3 MB · Görüntüleme: 0
  • 20200925_100019.jpg
    20200925_100019.jpg
    2.7 MB · Görüntüleme: 11
  • 20200922_163939.jpg
    5.7 MB · Görüntüleme: 1
Son düzenleme:
Hacım süper bir faaliyet, tebrikler. Şöyle bir sorum olacak. @Everhard ile birlikte geçen yıl Batı Toroslar'da (Bey Dağları'nda) buna benzer bir faaliyet yaptık. Deniz seviyesinden yaklaşık 2500 metreye, Kızlarsivrisi'nin hemen yanı başına çıktık. Benim açımdan bu bir bisiklet faaliyeti değil, bisikleti itme faaliyeti oldu. Tamam, her türlü inişte ve tatlı yokuşlarda pedalladık, ancak dik yokuşlarda (Çıkışın %90'ı) bisikleti ittir ittir perişan oldum. İsmini şu an hatırlamadığım bir geçitten bisikletleri indirdik, en ufacık bir hatada bisikletle birlikte 200-300 metre uçuruma düşebilirdik. Dolayısıyla yürüyüşten aldığım tadı alamadım. Sen de bana katılıyor musun? Yani dağda tur fikri biraz çılgınca ve fazlasıyla yıpratıcı değil mi?
 
Aladağlar turu benim ilk uzun soluklu bisiklet turumdu bu yüzden hem tecrübe hem de bi suredir bisiklete ara vermekten dolayı kondisyon eksikliğim vardı. Bunun yanında biraz tecubesizlikten dolayı agirlik da vardı. Ne olur ne olmaz diye onca şey aldık yanımıza. Ve en önemlisi bisikletim ve disli oranları daha az yetenekli idi dag yollari için. Yinede aladaglar bölgesi her türlü bisiklet ittirmelik bir yer onu söyleyeyim. Ancak bu sene geyik daglari da oldukça zorlu bi parkurdu ancak hem daha deneyimli olup hafif kalarak hemde farklı bir bisiklet ve en önemlisi 11 51 gibi devasa büyük bir arka disli oranıyla yokuslarin yüzde 75 üzerinde cikabildik.
Sonuç olarak ben her iki türlü de hem dag yürüyüşü hemde bisikleti sevdim abi. İkisinin de farklı zorluk ve rezillik dinamikleri var. Stabilize yol varsa eğer bisikleti ne kadar ittirsekte sürülebilir yerlerde daha hızlı bir yol kat ediyorsun. Birde bisikleti ittirirken veyahut genel manada rahat etmenin temel kuralı yükü öne vermek. Bu bayağı fark ediyor yokuslarda.
 
@Everhard
11 51 ruble ve 32t tek yaprak aynakol kullanıyorum hocam, baya bi çay tepsisi gibi ruble var arkada:) Evet dag bisikleti tercih ettim, hem tırmanma kabiliyeti hemde konfor daha iyidi. Özellikle lastik genişliği gevşek ve bozuk zeminde büyük avantaj sağlıyor, inislerde güven veriyor
 
@Everhard
11 51 ruble ve 32t tek yaprak aynakol kullanıyorum hocam, baya bi çay tepsisi gibi ruble var arkada:) Evet dag bisikleti tercih ettim, hem tırmanma kabiliyeti hemde konfor daha iyidi. Özellikle lastik genişliği gevşek ve bozuk zeminde büyük avantaj sağlıyor, inislerde güven veriyor
Doğru söylüyorsunuz aslında. Tur madem dağda yapılıyor dağ bisikleti tercih etmek en doğrusu. Hem konfor hem tırmanış kabiliyeti olarak. Asfaltta yapılacak turda yorar böyle bir bisiklet ama dediğim gibi dağ yollarına birebir.
 
@Everhard
11 51 ruble ve 32t tek yaprak aynakol kullanıyorum hocam, baya bi çay tepsisi gibi ruble var arkada:) Evet dag bisikleti tercih ettim, hem tırmanma kabiliyeti hemde konfor daha iyidi. Özellikle lastik genişliği gevşek ve bozuk zeminde büyük avantaj sağlıyor, inislerde güven veriyor

Uzun yollara çıkmak için ufak tecrübelerden edindikten sonra mtb'den vaz geçemeyeceğime karar vermiştim. Fakat düz gidon çok yıpratıcı oldu. Bu nedenle kebeleğe geçtim.

Uzun zaman oldu mtb gidonumu çok özlüyorum. Kelebek konfor getiriyor olsa da bisiklete hakimiyetten götürüsü büyük oluyor.

Fotoğraflar enfes. Emeklere sağlık.
 
Geri
Üst