Bu yıl 3 kere kayboldum. Kayboldum dediysem, işaretler oldukça kötü durumda. Yarım saat, bir saat tekrar patikaya gireyim diye dolanıp durdum. İşaretlerin silinmesinin yanısıra, çok yol açılmış, inşaat yapılmış, bir de keçi sürüleri çok fazla patika oluşturmuş. Hafif olayım diye gps almadım, telefona da herhangi bir uygulama yüklemedim. Yani en azından telefona bir şeyler yüklemek, offline harita hazır etmekte fayda var.
Çıralı'da hayatını kaybeden genç arkadaşın yürüyüş olayı ile alakası yok. Tatil için bölgeye gelmiş, deniz şortu, plastik ayakkabıyla dalmış araziye. Abuk bir yere çıkıp düşmüş. Bir başka ölen kişi ise kalp krizi geçirmiş (Rus). Finike - Demre etabında yürüyen bir kişi kayıp düşmüş (nasıl başardı hiçbir fikrim yok), bir kişi de "ben çıkıyorum" deyip kamp eşyalarını otelde bırakmış, ölüsü dirisi bulunamadı.
Yılda 80-100 kişi ölür, o zaman bir şeyler yanlış deriz. Bunlar münferit değerlendirilmesi gereken olaylar. Türkiye'de her yıl ortalama 900 kişi suda boğularak hayatını kaybediyor. Belki 250-300 kişi halı saha maçı yaparken kalp krizi geçirip hayatını kaybediyor. İki yılda 258 bisiklet sürücüsü hayatını kaybetmiş.
https://www.birgun.net/haber/2-yilda-258-bisiklet-surucusu-trafikte-hayatini-kaybetti-320391
Yani sayısal olarak baktığımızda dağda, arazide hayatını kaybeden sayısı o kadar az ki... Fakat neden bilmiyorum, hem tepki hem de ilgi çekiyor. Genellikle "o kadar insan işi gücü bıraktı aradı" diye eleştiriyorlar. Bir kere gönüllü arama kurtarmacılar, adı üstünde gönüllü, pek çoğu arkadaşım olan bu gönüllüler, biri kaybolsa da bize de bahane olur diye çağrı bekliyor. Buraların yöneticileri kazazede ile poz vermek için birbirleri ile yarışıyor.
Zaten böyle giderse kaybolacak doğa da kalmayacak. Her taraf inşaat, her yer şantiye olmuş durumda.